Bazı Sendikaların İş Bırakma Kararına Hukuki Açıdan Değerlendirmemiz 02 Aralık 2021, 22:43
Bazı Sendikaların İş Bırakma Kararına Hukuki Açıdan Değerlendirmemi
1 Aralık 2021 günü TBMM’deki tüm grupların desteği ile 287 sıra sayılı Kanun Teklifine 8 maddelik bir ek teklif verilmiş ve kabul edilmiştir. Kabul edilen düzenlemede hekim ve diş hekimlerinin ücretlerinde "merkezi yönetim bütçesinden” karşılanmak üzere ek ödeme yoluyla iyileştirmeye gidildiği; yine hekim ve diş hekimi emeklilerine yönelik de iyileştirme yapılması yönünde düzenlemelerin olduğu anlaşılmaktadır.
Bu düzenlemeye gerekçe olarak; COVİD-19 pandemisi ile bağlantılı olarak artan iş yükü ve riskli koşullar gösterilmektedir. Öncelikle iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 pandemisi karşısında tüm sağlık sistemi ve birimleri bir bütün olarak mücadelede yer almış, pandeminin yükünü tüm sağlık çalışanları birlikte sırtlamışlardır. Hekimler, hemşireler, teknisyenler, teknikerler, hasta kabul personelleri, temizlik ve güvenlik personelleri gibi tüm sağlık hizmet birimleri özel hayatlarını bir kenara bırakıp, canlarını hiçe sayarak bu zorlu süreçte hastalara yardım etmek için gayret göstermiş ve maalesef birçok sağlık çalışanı bu süreçte Covid’e yakalanarak hayatını kaybetmiştir. Bu anlamda sağlık hizmetinin bir ekip işi olduğu, pandemi koşullarının tüm sağlık çalışanları açısından artan iş yükü ve riskli çalışma koşulları sonucunu doğurduğu açıktır. Buna karşın COVİD-19 pandemisinin en başından beri diğerlerinin sağlığı için kendi sağlıklarını bir kenara bırakıp, her türlü fedakârlığı göstererek bir bütün halinde mücadele veren sağlık çalışanları arasında ayrımcılık yaratan bir düzenlemeye gidilmesi büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır.
Yukarıda yer verilen açıklamalarla birlikte önemle belirtilmedir ki, buradaki temel sorun hekimlere ve diş hekimlerine ek ödeme yolu ile ücret artışı sağlanması değil, söz konusu artışın salt iki meslek grubu ile sınırlı tutularak diğer sağlık çalışanlarına yönelik negatif bir ayrımcılığa gidilmesidir. Pandemi sebebiyle yoğun ve riskli çalışma koşullarında görev yapmış olan hekimler ve diş hekimlerine bu zorlu süreçte verdikleri emeğin karşılığı olarak bir ücret artışı verilmesi refah düzeyinin artırılmasında ve çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmadaki ekonomik gelişmelere yönelik olarak atılan önemli bir adımdır. Ancak hekimler ve diş hekimleri gibi diğer sağlık çalışanları da sağlık hizmetinin bir parçası olarak pandemi sebebiyle artan iş yüküyle karşılaşmış ve riskli koşullarda çalışmak durumunda kalmışlardır. Pandemi koşulları gerekçe gösterilerek yapılan bir düzenlemenin pandemi koşullarından etkilenen tüm sağlık çalışanlarını kapsamaması kabul edilebilir bir durum değildir. Sağlık hizmeti bir ekip işi olarak sunulmaktadır. Unvanı, görev yaptığı birim ve vermiş olduğu hizmet ne olursa olsun sağlık alanında görev yapan her bir çalışan, sağlık hizmetinin eksiksiz ve kesintisiz bir şekilde sunulması için çaba göstermektedir. Anılan düzenleme ile hekimler ve diş hekimleri dışında kalan sağlık çalışanlarının ücretlerinde bir artış yapılmaması diğer sağlık çalışanlarının göstermiş oldukları mücadeleyi yok saymaktadır.
Konu il ilgili olarak; Bazı sendikalar, sağlık kurum çalışanlarımızın, yurt genelinde iş bırakması (grev) eylemi kararı almıştır. Karara saygımız vardır. Ancak, alınan kararın hukuken sağlık kurum çalışanlarımızı zor durumda bırakabileceği dikkate alınmamıştır. Memur/ sözleşmeli kamu personelinin sendikacılık ruhunun özünde olan iş bırakma (grev) hakkını kullanmak için mevzuatta bu hali ile düzenleme yapılmadığı takdirde yasalar önünde kamu personelinin zor duruma düşeceği yapılan eylemlerin kanunsuz hale gelerek, personele zarar vereceği aşikârdır. Üstelik kamu sağlığını tehlikeye atmak suretiyle, gelişebilecek olumsuz durumların (ölüm vs.) hesabının nasıl verilebileceği de düşündürücüdür.
Konuyu hukuki zeminde değerlendirdiğimizde ise;
1. Memur/sözleşmeli kamu personeli için iş bırakmanın (grevin) yasal olarak imkânsız hale getirilmesi ya da yasal boyuta kavuşturulmaması halinde başka kanunsuzluklara ve yaptırımlara zemin hazırlayacağı açıktır. Kaldı ki; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 27 nci maddesinde “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.” Şeklinde açık hüküm bulunmaktadır.
2. 4688 sayılı kanunun 18 nci maddesinde; “Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.” Şeklinde hüküm bulunmaktadır. Ancak kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere 4688 sayılı kanunda belirtilen faaliyetlere (ilgili kanunda kamu görevlilerinin grev yapma hakkı bulunmamaktadır.) katılımdan dolayı kamu görevlileri farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez. Dolayısı ile 4688 sayılı kanun da dahil diğer kanunlarda Anayasaya uygun olarak çıkarılmış ve Kamu görevlilerinin iş bırakma (grev) hakkı düzenlenmemiştir.
3. Danıştay, verdiği kararlarla grevi fiili durum haline getirmiştir. Ancak mevcut mevzuat ise iş bırakmayı kanunsuz olarak görmektedir. 1982 Anayasası'nda yapılan değişiklikle memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı getirilmiştir. Bu çerçevede 4688 sayılı Kanun'da da gerekli değişiklikler yapılarak toplu sözleşmenin esas ve usulleri belirlenmiştir.
Bu bağlamda, Anayasa'nın 53'üncü maddesinde memur/sözleşmeli kamu personeli için toplu sözleşme hakkı düzenlenmiş iş bırakma (grev hakkı ) ise 54'üncü maddede sadece işçiler için düzenlenmiştir. Bu çerçevede memur/sözleşmeli kamu personeli için, ayrıca anayasal düzenleme gerekmektedir.
Diğer yandan, 657 sayılı Kanun'un 125/E-a maddesinde; ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve iş bırakma ( grev) gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmanın memuriyetten çıkarma cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
4. 657 sayılı Kanun'da yer alan bu kadar açık hüküm karşısında memurları/sözleşmeli kamu personelini ideolojik amaçlarla iş bırakmaya (grev yapmaya) davet etmek tehlikeli bir girişimdir ve gelecekleriyle oynamaktır. Bu tür davranışların da alışkanlık haline getirilerek nasıl olsa bu kadar büyük bir kitleye ceza verilemez denilmesi ise doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
5. Ayrıca, Danıştay'ın vermiş olduğu karar bağlayıcı olmayıp, değişme riski olan bir karardır. Kaldı ki verilen kararlarda oybirliği bulunmamaktadır. Diğer bir husus da yapılan yeni atamalarla Danıştay'da çok büyük bir değişiklik olmuş ve bunun kararlara yansıyabileceği hususu gözden kaçırılmayarak memurların/sözleşmeli kamu personelinin hukuka aykırı hareket etmesi doğru değildir.
6. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 21.04.2009 tarihli ve 68959/01 başvuru sayılı kararında bu konularla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir: Mahkeme, iş bırakma (grev ) hakkının kati olmadığını ve belirli durumlarda kısıtlamaların söz konusu olabileceğini belirtmiştir. Bununla birlikte, belirli memur sınıflarının iş bırakma ( grev) hakları yasaklanırken, bu yasakların bütün devlet memurlarına hatta, sanayi ve ticaret alanlarında çalışan devlet çalışanlarına kadar genişletilemeyeceği bildirilmiştir.
7. Ayrıca; Hali hazırdaki işçi sendikalarına ilişkin uygulamada bile, her sektörde iş bırakma ( grev) kararı alınamamaktadır. Örneğin 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanun’ unun 62'nci maddesi ile “(1) Can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde; (…)(1) Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye (…)(1) ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.(1)” özellikle kişi ve toplum sağlığı ile yakından ilgili olan, sağlık kurumlarında grev kararı alınamamaktadır. Yani, iş bırakma (grev) hakkı verilen işçiler için bile, iş bırakma (grevin) nasıl ve hangi şartlarda yapılacağı kanunla açıkça düzenlenmiş ve her sektörde iş bırakma ( grev) yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
8. Memur/sözleşmeli kamu personeli açısından, iş bırakma (grev )ve lokavt uygulamalarının ise nasıl olacağı anayasal ve yasal açıdan belirtilmemiş olduğundan ve iş bırakma ( grevin) memuriyetten çıkarma gibi ağır bir yaptırım gerektirdiğinden iş bırakmaya ( greve) giden Memur/sözleşmeli kamu personelinin, hem kurumlarıyla hem de güvenlik güçleriyle sorunlar yaşaması muhtemel olacaktır. Bu sorunların asgariye indirilebilmesi amacıyla, sorunun tüm boyutlarını ele alan yeni bir memur sendika yasası ile kamu personel reformunun çıkarılması gerekmektedir.
Sonuç olarak; Memur/sözleşmeli kamu personelinin, 657 sayılı Kanun'un açıkça yasakladığı faaliyetlere teşvik edilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını ve hukuki yaptırımlarla geleceklerini karartabileceğini düşünüyoruz. SAHİMSEN olarak bizler öncelikle; mevzuatın, memur/sözleşmeli kamu personelinin haklarını koruyup, geliştirebilmesi için, iş bırakma (grev) hakkını kullanabilmesi yönünde değiştirilmesi ya da iptal edilmesi çalışmalarını yürütmekteyiz ki, hiç bir üyemizin hukuki yaptırıma maruz kalmadan iş bırakma (grev) hakkını kullanabilmesini sağlayabilelim. Çünkü herhangi bir yargılama sürecinde Türk Ceza Kanununa göre memur/sözleşmeli personelin yargılanacağı açıktır. SAHİMSEN olarak, hukuk devleti ilkesinden sapmadan, siz değerli sağlık kurum çalışanlarımızın hak arama ve geliştirme mücadelesinde, her zaman yanındayız ve hukuk çerçevesinde haklarınızı alma ve savunma konusunda kararımızı da alacağız. Hak mücadelesinde onurlu mücadelemize devam edeceğiz. Gerekli yasal izinlerle, çalışmalarımızla, basın açıklamaları ile yasal eylem kararlarımızla, hukuk müracaatlarımızla tepkimizi her platformda duyurmaya devam edeceğiz.
Saygılarımızla.
DIĞER HABERLER
-
Basında Biz 03.11.2024
03 Kasım 2024, 16:14 -
Asgari ücretliler, emekliler ve kamu çalışanları, ses verme zamanı!
30 Ekim 2024, 15:05 -
Basında Biz 24.10.2024
24 Ekim 2024, 20:31 -
Basında Biz 04.10.2024
06 Ekim 2024, 13:35 -
Basında Biz 24.09.2024
24 Eylül 2024, 10:26 -
Basında Biz 23.09.2024
23 Eylül 2024, 10:34 -
Basında Biz 26.08.2024
26 Ağustos 2024, 14:55 -
Basında Biz 11.07.2024
11 Temmuz 2024, 14:55 -
Basında Biz 01.07.2024
01 Temmuz 2024, 11:57 -
Basında Biz 06.06.2024
06 Haziran 2024, 08:50