Taleplerimiz... 14 Aralık 2022, 11:12
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı KHK'da Değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi bugün TBMM SANAYİ TİCARET ENERJİ TABİ Kaynaklar Bilgi VE TEKNOLOJİ KOMİSYONUNA GELECEK KOMİSYONDAKİ BÜTÜN VEKİLLERİMİZE gönderilmiştir.
Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) olarak; kurulduğumuz ilk günden itibaren Devletimize ve Türk Milletine tam sadakat ve bağlılık; demokrasiye, insan haklarına, iç hukuka ve uluslararası sözleşmelere saygı anlayışı ile sendikal faaliyetlerimize devam etmekteyiz ve edeceğiz.
Bilindiği üzere; 10.12.2022 tarihinde, 2/4780 esas numaralı “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” başlığı içeriğinde, daha önce sendika yönetim kurullarında yer alan bazı milletvekillerimiz aracılığı ile, %2 sendikalaşma oranı ile baraj getirilerek, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde kanun teklifi verilmiştir. Gerekçe olarak; sendikal algının güçlendirilmesi, sendika üyeliğinin desteklenmesi amaçlanmıştır. Oysa ki; bu gerekçelerle yapılan veya yapılacak olan düzenlemelerin yaratacağı telafisi olmayan toplumsal etkisi ile hukukun üstünlüğüne zarar verilmesi, hem sendikalaşmayı hem de gelişmişliği ortadan kaldırıcı nitelikte olacaktır. Kaldı ki; Anayasamızın 51 nci maddesi, ülkemizin imzası bulunan uluslararası sözleşmeler ve Danıştay kararı ile birlikte sahada çalışan memurların görüşü, hiçbir şekilde örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirecek düzenlemeleri kabul etmemektedir. Bu noktada % 2 lik gibi sendikalaşma oranlarına getirilecek baraj sınırlamaları; özellikle örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan ve rekabeti ortadan kaldıran, sendikal anlamda totaliter demokrasiye dönüşecek sendikal anlayışa neden olacak olan bir sendikal sisteme zemin hazırlayacaktır. Bu tarz bir sistemin varlığında ise ne gelişmişlikten ne de toplumsal barış ve birliktelikten söz etmek mümkün değildir.
Verilen kanun teklifi ile, örgütlenme özgürlüğünün nasıl kısıtlanacağını açıklamak gerekirse; Uygulamada özellikle yönetici kadrolarına yapılan atamalarda sendikaların arka planda etkisinin olduğu, takdir yetkileri ile donatılmış sendikalı yöneticilerin ise kendi sendikasına tabi çalışanlar lehine idari işlem tesis ettikleri, sendikalı yöneticiler (birim sorumlusu, şef, müdür, başhekim vs.) tarafından diğer sendikaların sendikal faaliyet yapmalarına engel olunduğu (çalışanların gerek çalışma düzeni değişikliği korkusu, gerekse takdir yetkilerinin aleyhe kullanılması yoluyla), sendikalı yöneticilerin diğerleri şeklindeki ön yargılı bakış açısına yöneldikleri, sendika üyelik ve istifa işlemlerinin somut evrak üzerinden yapılmasından kaynaklı olarak, söz konusu evrakların sendikalı yöneticilerin kontrolünden geçmesi ve bu noktada çalışanların mensubu oldukları sendikadan istifa etmede caydırıcılık rollerini üstlenebildikleri, gerçeğinden dolayı, çalışanlar tabir yerinde ise “korku ve baskı” ya maruz kalmaktadır. Zaten açıklanan nedenlerden kaynaklı olarak, gelişmelerine engel olunmasına rağmen sendikal hak mücadelesi veren ve tek geliri üye aidatları olan %2 lik baraja takılarak maddiyat ve örgütlenme yönünden ötekileştirilen sendikalar, 100 TL nin bile geçim standardında etkisinin çok büyük olduğu günümüz şartlarında üyelerini kaybetmeye ve yok olmaya mahkum edilecektir. Kaldı ki; kanun teklifi ile birlikte, her hizmet kolunda birkaç sendika varlığını sürdürebilecek ve %2 gibi baraja takılan hiçbir sendika gelişemeyecektir. Çalışanlar, her ne kadar haklarının savunulmadığını bilseler de, korku ve baskı ile birlikte ekonomik nedenlerden dolayı söz konusu %2 lik barajı aşan birkaç sendikaya üye olmak mecburiyetinde kalmakta ve kalacaklardır. Günümüzde tabir yerinde ise “korku ve baskı” yı önemsemeyen çalışanların, %2 lik baraja takılan mevcut sendikalarını tercih ettikleri dikkate alındığında, %2lik barajı aşan sendikaların haklarını savunamadıkları bir gerçektir. Bu noktada, aileleri ile birlikte bugün itibariyle yaklaşık 1.500.000 vatandaşın ötekileştirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
Toplu sözleşme genel hükümlerinin tüm memurlara uygulandığı dikkate alındığında, ayrımcılığa sebebiyet vermeden, sendikal örgütlenmeyi geliştirme amacına katkı sunacak olan; Yöneticilerin sendikalı olmamasının sağlanması; yasal olarak sendikalı olamayan ve yöneticiler gibi sendikalı olamayacak olan bütün memurların toplu sözleşme ikramiyesinden yararlandırılması; özellikle yönetici atamalarında sendikaların etkinliğini kısıtlayacak cezai müeyyidelerin olması, sendika üye ve istifa işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılmasının sağlanması; sendika yönetiminde bulunan veya profosyonel olarak sendika faaliyetlerini sürdüren sendika yöneticilerinin almış oldukları ücretlere sınırlama getirilmesinin sağlanması; sendikalara üye olacak çalışanların haklarını savunacağını düşündüğü sendikalara hür iradeleri ile üyeliklerinin sağlanması durumunda, verilen kanun teklifinin asıl gerekçesi oluşmuş olacaktır.
Ayrıca söz konusu kanun teklifi ile sendikal örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirecek düzenlemeye yapılacak hukuki itirazlar, hem adalet sistemini gereksiz yere meşgul edecek hem de kamu zararı oluşturarak, tabiri yerindeyse “tüyü bitmemiş yetimin hakkına” girilmiş olunacaktır.
Sendikal hareketin temel hedefi; bütün çalışanların toplumsal ve ekonomik refahını sağlamak, ülke çıkarlarını gözetmek, temsil ettiği sistemin kaliteli ve etkin bir şekilde sürdürülebilirliğini sağlamak olmakla birlikte, çalışanlar arasında ayrıma gitmemektir. Bu noktada; örgütlenme özgürlüğü alanında sağlanması gereken evrensellik, süreklilik, öngörülebilirlik, adalet ve eşit muamele ilkesi göz ardı edilmek suretiyle tesis edilen/edilecek olan her türlü düzenleme, ülke, toplum ve çalışan çıkarlarına ters düşeceği için kesinlikle kabul edilemez.
Örgütlenme özgürlüğü, barış ve sosyal adaletin temel teminatlarından biridir. Serbestçe onaylanmış olan ve yargı makamları da dâhil olmak üzere tüm devlet makamları tarafından saygı duyulması gereken örgütlenme özgürlüğüne ilişkin uluslararası çalışma sözleşmelerinin ve yargı kararlarının uygulanmasını sağlamak hükümetin sorumluluğudur.
Genelde ülke vatandaşları, özelde ise ülke çalışanları arasında ayrımcılığa, toplumsal huzuru kaçırmaya ve çalışma barışını bozmaya yönelik olan örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirecek uygulamalar, kişiler üzerinde siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan telafisi olmayan olumsuz etkilere neden olacaktır.
Demokrasiyi en temel tabiriyle “Halkın İktidarı” şeklinde tanımlarsak, %2lik sendikalaşma oranı gibi örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirecek düzenlemelerle, aileleri ile birlikte bugün itibariyle yaklaşık 1.500.000 vatandaşın göz ardı edileceği gerçeği unutulmamalıdır. Temsili demokrasi anlayışına da her yönüyle ters düşecek olan örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirecek uygulama ve düzenlemelerden etkilenecek kişiler üzerinde milli, siyasi ve dini açıdan hak oluşması kaçınılmazdır.
Netice itibariye; örgütlenme özgürlüğüne, gelişmişliğe, toplumsal huzura, çalışma barışına, ülkemiz çıkarlarına telafisi olmayan zarar verecek kanun teklifinin ilgili maddesini, kamu çalışanları olarak kabul etmiyor, siz değerli milletvekillerimizden de bu teklifin kabul görmesinde imzasının olmamasını umuyor, Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisimizi tüm saygımızla selamlıyoruz.
DIĞER HABERLER
-
Engelli İstihdamını Güçlendirmek: İşbirlikçi Çözümler Çalıştayı
03 Nisan 2024, 08:59 -
Sahimsen 27.03.2024
27 Mart 2024, 23:14 -
Basında Biz 27.03.2024
27 Mart 2024, 23:09 -
Basında Biz 25.03.2024
25 Mart 2024, 08:57 -
KSP Basın Açıklaması
08 Mart 2024, 11:25 -
Basında Biz 10.02.2024
10 Şubat 2024, 23:31 -
Ağ Kurulu Toplantısı Gerçekleşti
09 Şubat 2024, 11:14 -
Dünya Her Yerde Adalet Bekliyor
28 Ocak 2024, 17:09 -
Basında Biz 22.01.2024
22 Ocak 2024, 16:55 -
Basında Biz 10.01.2024
10 Ocak 2024, 16:38